
Sevgili bloguma uzunca yazamadım yine. Bundan sonra daha sık yazarmıyım onu da bilmiyorum. Haddinden fazla vaktim olmasına karşın nette pek vakit geçiremiyorum. Yaz aylarında pek giremedim, doğrudur. Ama önümüz kış ve sanırım bir kış çekilmesi yapacağım sanal alemime. Blogdan uzak kaldığım zaman içerisinde değişen çok şey oldu ama kafamda kalıcı olan daha başka mevzular var onlardan bahsetmek istiyorum biraz.Hatırlarsanız önceki yazımda sosyal medyadan tasımı tarağımı çektiğimi söylemiştim.
Yani artık sosyal medya sitelerini kişisel amaçlarla kullanmayı düşünmüyorum. Ama blogun sayfaları falan illa ki olacak yani. Konuyu buraya getirerek geçenlerde birçok medya sitesinde haber olan bir olaya da değinmek istiyorum. Twitter'da TT'leri falan takip ediyorsanız 'Ladyimam' nickli bir hesaba mutlaka rastgelmişsinizdir. Kendini 'İmamın Gülü' olarak tanıtan bu kadının gerçek kimliği geçtiğimiz günlerde ifşa edilerek birçok haber sitesine konu olmuştu. Öğretmen olduğu öğrenilen kişinin şu günlerde mesleki hayatı tehlikede. Olayların patlak verdiği noktaysa İnternethaber.com'da yazan Süleyman Özışık ile arasında geçen polemik.
Konunun detayını yazının içeriğinde zaten okuyacaksınız. Ben işin birazcık acziyet noktasına değineceğim. Bilindiği üzere Twitter gibi sosyal ağlar, kişisel teşebbüs kaynaklı birer medya haline gelmiş durumda. Bu sanal medya aracılığıyla insanlar görüş, eleştiri sınırlarını aşarak bazen hakarete ve ağır küfre başvurur hale geliyor. İşte, benim bu ortamlardan uzaklaşma nedenim de tam olarak buydu. Birşeyleri görmezden gelmeye çalışarak ancak bir yere kadar gidebiliyorsunuz. Onca hakaretin, bilgisizce, sorgulamadan aktarılan asparagas haberlerin kol gezdiği bir ortamda hiçbirşey yokmuş gibi davranarak varlık göstermek, benim bünyeme rahatsızlık veren bir durum adeta.
Sosyal medya hiçbir zaman ne siyasi hınçların dışa vurumu, ne de insanların nefret söylemleriyle yaklaştığı bir mecra olmamalı. Geçmişte reyting için yapılan asparagas magazin haberciliğinin örneğini bugün takipçi, re-tweet kazanmak için yapılan "sosyal gaz" içerikli 140 karakterli cümlelerde görüyoruz. Bunun çözümüyse apaçık ortada. Bugün nasıl televizyonlar daha sıkı bir denetimle geçmişe oranla kendine çeki düzen verdiyse, sosyal medyanın da özgür düşünceyi mağdur etmeyecek derecede bir denetçisi olması gerekiyor. Herkes oyunu kurallara göre oynarsa, kimsenin bu işten başı ağrımayacaktır emin olun.
Varlık gösteremediğim zaman dilimi içerisinde blogumun 5. yılına girdiğini görmek de benim için hakikaten bir onur kaynağı oldu. Bunca zaman hala blogumda yazıyor olmak gerçekten güzel bir moral kaynağı benim için. Bugüne dek yorumlarını ve ziyaretini eksik etmeyen tüm arkadaşlara teşekkür ederim. Yeniden görüşmek üzere.