Çanakkale Savaşı'ndan Hikayeler
HÜSEYİN ER
>Hüseyin isminde bir er yaralanmış ve sargı yerinde tedaviye alınmıştı.
>Hüseyin isminde bir er yaralanmış ve sargı yerinde tedaviye alınmıştı.
Ancak yarası çok ağırdı. Durumunun ümitsiz olduğunu kendisi de
>hissediyordu. Onu çok seven arkadaşları etrafında pervane gibi
dönüyor, son anlarında can dostlarını mutlu etmek için elinden geleni
yapıyorlardı. Bu arada hastalara taze ekmek gelmişti. Hemen bir yarım
somun da ona uzattılar. Hüseyin somunu aldı, tam ısıracakken birden
durakladı; ve yeniden ekmeği başucunda bekleyen Mehmetçiklere uzattı.
Onların yemesi için ısrarı üzerine, sahabe ahlakını çağrıştıran şu sözleri
söyledi:
>
>"Kardaşlarım!.. Bu ekmeği benim yemem doğru değildir. Ben nasıl olsa
şimdi işe yaramadan öleceğim.. alın, bunu çarpışacak yiğitlere yedirin de
ekmek boşa gitmesin..."
-----------------------------------------------------GENERAL GURO ANLATIYOR
>Bir gün, bir taarruz sonrası cepheyi dolaşıyordum, yaralı bir Fransız
subayını gördüm ve elini sıkmak istedim. Elimi sıkmadı ve "benim değil, şu
Türk subayının elini sıkınız, o olmasaydı ben şimdi ölmüştüm" diyerek
ilerde baygın yatan Türk subayını gösterdi. Sebebini sordum, subay şöyle
devam etti:
>
>"İkimiz de ağır yaralı idik. O kendi yarasına aldırmadan sargı
paketini çıkardı ve benim şaşkın bakışlarım arasında boynumdaki yarayı
sardı. Rica ederim, yalvarırım onu kurtarınız."
>
>General çok meraklanır, acaba bu Mehmetçik neden kendi yarasına
bakmamış da, düşmanını tedaviye çalışmış. Merakını yenemeyip işin aslını
soruşturur ve şunları öğrenir.
>
>O Fransız subayı yaralanmıştır. Bir kenara çekilir, elini cebine atar
ve cebinden cüzdanını çıkarır. Cüzdanın içinden yaşlı bir kadın fotoğrafı
çıkarıp, bakar, bakar, sonra öper, yüzüne gözüne sürer... Mehmetçik, onun
annesi olduğunu tahmin etmiş ve demiştir ki: "Beni bekleyen ne annem var,
ne de babam... Ben ölsem arkamdan ağlayan kimsem olmaz... Ama bu arkadaşın
onu bekleyen bir annesi var. Bari o sağlığına ve annesine kavuşsun..."
-----------------------------------------------------
BAYAT EKMEK
>Harbin en çok kızıştığı bir hengamda birkaç İngiliz subayı esir
alınır. Hemen cephe gerisine götürülür. Yaralı olanlarının tedavisine
bakılır.
>
>Mehmetçik yokluklar içinde mücadele vermektedir. Haftada bir etli
yemek bulurlarsa bayram ederler, çoğu zaman da bir kuru ekmekle
geçiştirirlerdi. Fakat karşı taraf içeceği şaraptan çukulatasına kadar
herşeyi tam tekmildi.
>
>Derken yemek vakti sargı yerine taze ekmek getirilir. Mehmetçik, taze
ekmeği esir subaylara verirler ve kendileri kuru ekmeğe talim olurlar.
İngiliz subaylar, bu işte bir iş var, ekmeği zehirlemiş olmasınlar sakın,
diyerek yemeğe yanaşmazlar. Bizim Mehmetçik ne kadar yeyin, dediyselerde
anlatamazlar. Nihayet, ingilizce bilen Türk subayı gelir. İşi öğrenir ve
sebebini sorar Mehmetçikten. Tam bir Anadolu delikanlısının saffeti içinde
şöyle cevap verir:
>"Kumandanım, madem bu adamlara bakacağız, yedireceğiz. Bari taze ekmek
yesinler, onlar bayat ekmeğe alışık değillerdir. Biz zaten askere gelmeden
evvel de köyde bayat ekmek yiyorduk..."
>
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum Yaparken...
* "Her", "Şey" gibi kelimeler kesinlikle ayrı yazılır.
* "Mi" soru eki daima ayrı yazılır.
* "Dahi" anlamındaki "de" ayrı yazılır.
* "Dil isimlerine gelen ekler kesme işareti ile ayrılmaz:
Örn: "Türkçe'yi" değil "Türkçeyi"
Dikkat!
Türkçe kelimelerde q, w, x gibi harflerin KESİNLİKLE kullanılmaması, kullanıldığı taktirde yayınlanmayacağını belirtmek isterim.
Ayrıca blogumda Türkçe karakterlerin kullanılmasına da özen gösterdiğimi bilmenizi isterim. Türkçe klavye desteği bulunmayanlar için:
ç ğ ı ö ş ü â î û